top of page

İttihat Terakki’ye yemin değiştirten şair


Bugün dünya şiir günü. Çoğu kimse için önemli değil. Oysa şiir prizma gibidir. Nasıl ki prizma ışığı renklerine ayırır, şiir de bir hakikati bambaşka renklerde anlatır. Şair bu işi estetik bir üslupla yapar.

12 Mart’ta İstiklal Marşı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabulünün 100. yılı nedeniyle etkinlikler düzenlendi. Mehmet Akif Ersoy ismi sıkça anıldı.

Geçtiğimiz hafta adı sıkça anılan şair Mehmet Akif’i ne kadar tanıyoruz? İstiklal Marşı’nı yazan, milli şairimiz hakkında bu da soru mu diyenler çıkacaktır. O halde biz bilmeyenlere yardımcı olalım…

Mehmet Akif’in Milli Mücadele’ye küs olduğu, İstiklal Marşı’nı para için kaleme aldığı, şapka devrimine karşı çıktığı için Mısır’a sürgün edildiği dillendirilir.

İttihat Terakki üyesi olduğu, teşkilata katılmak için edilmesi gereken yemini değiştirttiği bilinmez…

9 Haziran 1908 tarihinde Rus Çarı 2. Nikola, İngiltere Kralı 7. Edward ile Finlandiya Körfezi’nde bulunan Baltık kıyı kenti Reval’de bir araya gelerek, Osmanlı’nın Rumeli’de bulunan son topraklarını da paylaşmak istediler. Bunu duyan Osmanlı subayı Enver ve Niyazi Bey’ler Makedonya’da dağa çıkarak 1876 yılında ilan edilen Meşrutiyet’in tekrar geri getirilmesini talep ettiler. Bununla İmparatorluğun kaderine halkın da katılmasını istiyorlardı.

23 Temmuz 1908’de İkinci Meşrutiyet ilan edildi. Anayasa tekrar yürürlüğüne kondu ve o gün bayram olarak kutlandı. İttihat Terakki önemli bir güce kavuştu. Ertesi gün gazeteler sansürsüz yayımlandı.

Hürriyet havası Mehmet Akif’i de etkiledi. Eline kalemini alıp şu coşkulu satırları yazdı:

Derken alkış geliyor; sonra da nevbet nevbet,

Ya vatan şarkısı yahut ona benzer bir şey

Okunup, her bir köşe çın çın ötüyor…

Hey gidi hey!

Bir mezarlık gibi yatıyorken daha dün

Şu sokaklarda bugün dalgalanan ruhu görün!

Arkadaşlarıyla birlikte hürriyetin sembolü İttihat Terakki Cemiyeti’nin kapısını çaldı. Cemiyet’te herkes Akif’i tanıyordu. Şiirlerini bilmeyen yoktu zaten… Akif dürüstlüğü ve verdiği sözleri tutmakla nam salmış bir adamdı. Akif Bey’e Cemiyet’in yemin metnini verdiler. Akif yemin metnini inceledi. Bir sorun vardı. Yemin metninde “emirlere kayıtsız şartsız uyacağı” yazıyordu. Duraksadı.

Doğru bulmadığı hiçbir şeye kayıtsız şartsız “evet” diyemezdi. Bu durum onun karakterine tersti… Bunu cemiyet yetkililerine bildirdi.

“Kusura bakmayın, ben bu şekilde yemin edemem. Doğru bulmadığım bir şeye kayıtsız şartsız evet diyemem.”

“Ne yapacağız o zaman?..”

Birisi hemen atıldı:

“Tamam, oldu yeni bir metin hazırlarız ve buna yemin edersiniz!”

“Olur!”

Yeni metin hemen oracıkta hazırlandı. Akif bunu da inceledi ve “tamam” diyerek yeni metne yeminini etti. Yeni metinde söz konusu ifade “cemiyetin doğru bulduğum emirlerine uyacağıma…” şeklinde değiştirilmişti.

Dolapçı otobiyografik roman üslubuyla kaleme aldığı kitabını genç okurlar için yazdı. Dolapçı milli mücadeleye, bağımsızlığa, bir karış vatan toprağına adanmış koca bir ömrü ustalıkla anlatıyor.

İstanbul Fatih’teki çocukluk günlerinden, güreşle ve şiirle geçen çocukluğuna; camilerde halka istiklâl umudu aşıladığı gençliğinden, vatan hasretiyle “çıldıracak” hale geldiği sürgün yıllarına kadar uzanan yaşam öyküsü yer alıyor kitapta…

Gazeteci yazar Ercan Dolapçı’nın İnkılâp Kitabevi’nden çıkan “Mehmet Akif: Vatan Bizim Fikir Bizim” isimli kitabı da 12 Mart günü piyasaya çıktı.

bottom of page